Evde Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Apr 09, 2020

Artık evden çalıştığımıza göre, çok fazla zamanımız var. Odaklanma sorunumuz yok, bölünmeden çalışabileceğiz. İnternette zaman bolluğu üzerine çok fazla paylaşım var. Saat (gece) 3.30. Son e-postamı atıp yatağa giderken, bunları düşünüyorum, madem bu kadar zamanımız var, ben neden hala ayaktayım?

New York Times’ta Taylor Lorenz imzalı makalenin başlığı ‘Üretken olmaya çalışmayı bırakın’ diyor. Amerikan kültürünün dayattığı her an her saniye verimli olmak, bir şeyler yapmak, bir şeyler öğrenmek baskısının aslında birçokları için ne kadar yıpratıcı olduğunu anlatan bir yazı bu. Amerikan kültürü diye mi adlandırmalı yoksa artık kültürler de fazlasıyla iç içe geçtiği için hepimize sirayet eden bir duygu diye mi bakmalı bilemiyorum ama aynı baskıyı sanırım hepimiz hissediyoruz. Özellikle de evde kaldığımız bu günlerde!

Kabul edelim, evde kalmanın getirdiği artılar var. Bir kere seyahat, işe gidip gelme, koridorda bir meslektaşla karşılaşıp laflama gibi durumlar tarih oldu. Bu da odaklanma konusunda bir avantaj sağlıyor. Çalışma saatleri tüm güne yayılmış durumda, önceliklendirme yapmaya olumlu katkıları olan durumlar bunlar. Online toplantılardan kendimizi kurtarabildiğimizde eldeki görevlere odaklanabiliyoruz. Bir yandan da online bir gürültü kirliliği var, herkes bir şeyler organize ediyor, fiziksel kontağın boşluğunu doldurmaya çalışıyor ve her zamanki gibi sosyal medyada her yere yetişme ve kriz anlarında normalleşme konusunda bir yarış var. Ev ve iş hayatı iç içe geçmiş durumda. Hele bir de evde çocuk varsa, o zaman insan kaç parçaya bölüneceğini şaşırıyor bazı anlarda.

Bu hafta sonu okuduğum bir yazısında Mehmet Yılmaz (T24) şöyle diyordu: “Acele etme hastalığı diye bir hastalık olduğunu, yıllar önce bir İngiliz gazetesinde okumuştum, aklımda kalmış. “Acele etme hastalığı”; zaman kazanmak için insanların çağımızda küçük ayrıntılarla nasıl uğraştıklarını anlatıyor. Hastalığın belirtileri arasında her gün hepimizin otomatik olarak yaptığı şeyler de var. Örneğin asansör kapısının kendiliğinden kapanmasını beklemek yerine, kapatma düğmesine basmak gibi. Çağımızda insanlar bir şey yapmadan geçirdikleri vakitlerde kendilerini ‘değersiz’ hissediyorlar ve bir şey yapmış olmak için telefonlara sarılıyorlar.”

Covid-19 kriziyle birlikte acele etme hastalığımız iyice depreşmiş durumda. Evde oturmanın ağırlığı altında eziliyor bazılarımız. Aslında hayat hepimize bir öz değerlendirme yapma şansı verdi. Önceliklerimiz neydi, kişi olarak, şirket olarak, odak alanlarımız neydi, esas bakmamız yön neresiydi, bunları değerlendirmek için küçük bir mola gibi bakmak lazım belki de bu yaşadıklarımıza. Zor zamanlardan geçiyoruz zaten, kendimiz için bu süreci kendimizi yiyerek daha da zorlaştırmanın anlamı yok diye düşünüyorum. Bu kriz sonrası yeni bir düzen bizi bekliyor (gerçi ben insanoğlunun unutkanlığını düşündükçe ne kadar radikal bir değişim olacağı konusunda emin olamıyorum ama neyse), ve o düzende hepimiz kendimize yine yer bulacağız.

Bu demek değil ki kendimizi salacağız! Kurum olarak kriz döneminde yaşanan sorunlara çözüm üretmek için yaptığımız online sprint’i ya da iki haftadır büyük bir ilgiyle izlenen webside chats serisini yapma amacımız da bu. Gürültü içerisinde anlamlı, sonuca ulaşan, girişimcilere bu dönemi geçirmek için bazen somut bir işbirliği, bazen akıl açan bir fikir, bazen de yalnızca bir öğrenme platformu sunmak. Kendimizi yıpratmadan, elimizdeki zamanda kendi içimizde bir öz değerlendirme yapabilmek ve aslında olası fırsatları görebilmek ve beraberce değerlendirebilmek için.

Madem farklı alıntılarla süsledik yazıyı, son bir alıntıyla bitirelim. Tom Bilyeu’nun NBA’in efsane koçlarından Phil Jackson’ın güzel bir sözüne atfını okudum geçenlerde: ‘Things come together, things fall apart’. Bazen her şey yolunda gider, bazen dağılır. Bugün bize özel gördüğümüz bu zaman, aslında zamanın döngüsü içerisinde hiç de anormal değil belki. Sözün özü, çocuklu bir evdeyseniz benim gibi zaman zaman geceye kalmanız da, sosyal medyadaki her şeye yetişememeniz de normal!

Bu zamanlarda kendi önceliklerinizi doğru tanımlayıp onlar için içinize sinen zamanlar harcadığınız günler geçirmeniz, ve sürekli bir şeylere yetişme duygusu içindeyseniz bu yazının size bir nebze de olsa nefes aldırması dileğimle..