Mülteci Girişimciliğini Tanımlamak: Türkiye’de Suriyeli Girişimciler

Jan 16, 2020

Bu yazı mülteci girişimciliği ve Türkiye’de yaşamakta olan geçici koruma altındaki Suriyelilerin girişimcilik faaliyetleri hakkındadır. Bu kişilerin Türkiye’de mülteci statüsüne sahip olmadıkları bilinmektedir ancak literatürdeki kavramları değiştirmemek adına yazının tamamında “mülteci” kavramı kullanılmıştır.

6,7 milyonluk mülteci nüfusu ile Suriye krizi dünyanın gördüğü en büyük mülteci krizlerinden biri. 2011 yılından beri sayıları zamanla artan 6.7 milyon kişi zorunlu olarak göç ettikleri ülkelerde yaşamlarını farklı şekillerde idame ettirmeye çalışıyorlar. Yerleşilen ülkelerde hayati tehlikelerin azalması, kurulu düzenlerin oluşması ve geri dönme isteğinin göç edilen ülkelerde yeni bir yaşama başlama isteğine dönüşmesi ile birlikte yardımlara bağlı olmayan geçim kaynakları oluşturmak önemli bir ihtiyaç haline geliyor. Ev sahibi toplumlarda istihdamın önündeki engeller de girişimciliğin ekonomik özgürlük kazanmak adına bir tercih olarak değerlendirilmesini sağlıyor. Literatürde artık göçmen girişimciliğinin yanında mülteci girişimciliğinden de bahsediliyor, zira ev sahibi ülkeye geliş sebepleri açısından ayrılan bu iki grubun iş kurma motivasyonları ve tabi oldukları kanunlar birbirinden oldukça farklı. Ekonomik sebeplerle ülke değiştiren göçmenlerin işletmelerinin daha çok fırsat odaklı, hayatlarını tehdit eden şartlar sebebiyle ülkelerinden zorunlu olarak göç eden mültecilerin kurdukları girişimlerin ise genellikle ihtiyaç odaklı olduklarını görüyoruz. (1)

Mültecilerin ayrımcılık, dil bariyeri, kendi yeterliliklerinin gidilen ülkedeki geçersizliği gibi sebeplerden doğan işsizlikle mücadeleleri çoğu zaman onları yaşamlarını sürdürebilmek için 3D Jobs (dirty, dangerous, demeaning) denilen kirli, tehlikeli ve küçük düşürücü işleri yapmaya itebiliyor. (2) Hal böyle olunca girişimcilik geçim kaynağı oluşturmak için iyi ve insani bir alternatif olarak kabul ediliyor. Literatürde ve yürüttüğümüz programlarda gördüğümüz kadarıyla, ekonomik güvenlik arayışıyla kurulan bu ‘ihtiyaç odaklı’ işler, genellikle geleneksel alanlarda faaliyet gösteren, çok fazla risk almadan kurulan, girişimcinin ailesini geçindirmek dışındaki hedeflerin geri planda yer aldığı işler. Sektörel olarak olarak baktığımızda, toptan ve perakende ticaretin (%39) hâkim olduğu ve ardından imalat (%19) ve konaklama ve gıda sektörlerinin (%10) geldiği görülüyor (3). Çoğunlukla işsizlik, zorlu çalışma şartları, beceri düzeyi ve iş imkanları arasındaki uyumsuzluk sonucunda kendi işini kurmaya karar veren mülteciler, kurdukları işletmelerle bugün ülkede yaşayan Suriyelilerin %7’si için geçim kaynağı oluşturuyor.

Suriyeli işletmelerin yoğunlukta olduğu İstanbul ve Gaziantep illerinde yapılan araştırmaya göre büyümeden çok ihtiyaca odaklı bu işletmeler genellikle 10 kişiden az çalışana sahip. (Building Markets, 2017)

Ekonomik güvenlik ve geçim kaynağı oluşturması yanında girişimcilik, mültecilerin karşı karşıya kaldıkları bazı sosyal ve psikolojik sorunlara da çözüm olabiliyor. Yaşadıkları ortamı, işlerini ve sahip oldukları birçok şeyi terk etme zorunda kaldıkları ülkelerinde bırakmış olan mültecilerin ev sahibi toplumlarda karşılaştıkları diğer büyük sorunlardan bazıları da kaybedilmiş otonomi duygusu ve sosyal uyum. Otonomi duygusunun kaybı, aile içinde ve diğer sosyal ortamlarda sorunları beraberinde getiriyor. Kendi işini kuran mültecilerde yerli ekonominin aktif bir bireyi olma ve kendi kendine yeterliliğin gelişmesiyle geri kazanılan otonomi duygusu bahsedilen sorunlara da çözüm oluyor. Mülteci girişimciliği aynı zamanda mültecilerin ülke ekonomisine zarar verdiği algısını azaltarak zenofobinin azalmasında da önemli rol oynuyor. TEPAV’ın araştırmasına göre Suriyeli işletmelerin çalışanlarının %60’ı Suriyelilerden, %40’ı ise ev sahibi toplum üyelerinden oluşuyor (4). Kendi işletmesini kurmuş bir mülteci, ekonomisine zarar verdiği düşünülen ülkeye vergi ödeyen ve o ülkenin insanları için de istihdam sağlayan biri haline geliyor. Bu da kişilerin saygınlığını artırarak önyargıları azaltıyor ve sosyal uyumun oluşması için daha uygun bir ortam yaratıyor. (4)

Bahsedilen bu sebepler, Türkiye’de mülteciler için yapılan projelerde girişimciliğe yoğunlaşılması için önemli bir teşvik kaynağı. Artık “geçici” olarak kabul edilmek istemeyen, uzun yıllardır burada kendine bir yaşam kurmuş olan geçici koruma altındaki Suriyeliler için de bu alanda birçok program yürütülüyor. Biz de Viveka olarak 2017 yılından beri, Habitat Derneği, UNDP ve Türk Kızılay gibi önde gelen dernek ve uluslararası organizasyonların Türkiye’nin farklı şehirlerinde yürüttükleri mülteci girişimciliği programlarının eğitim ve mentorluk hizmetlerini sağlıyoruz. Bugüne kadar 1000’den fazla potansiyel Suriyeli girişimciyle eğitim seansları ve mentorluklar gerçekleştirdik. Bu tarz programlar mülteci girişimciliğini teşvik etmesi konusunda büyük önem arz etmekte, zira mülteciler kendi ülkelerinde işletme sahibi olsalar bile bazen ev sahibi ülkedeki iş kurma koşulları, buna yönelik kanunlar, yerel pazarın özellikleri gibi konularda desteğe ihtiyaç duyabiliyorlar. Kurulan işletmelerin yalnızca mültecilerle iş yapıp, yalnızca mültecilere satış yaparak gettolaşmaması ve sürdürülebilir olmaları için de ihtiyaca yönelik düzenli mentorluklar gerçekleştirmek ve özellikle mülteci ve ev sahibi toplum üyelerinin beraber çalıştıkları programlar tasarlamak gerekiyor. Tecrübelerimize dayanarak bu tarz programların tecrübe ve bilgi paylaşımı yaratarak farklı arka planlara sahip girişimcilerin ilerde iş birliği yapabilmelerinin de önünü açtığını ve sosyal uyum anlamında da etki yarattığını görüyoruz. Bunun yanında geleneksel işler dışında kalan yüksek teknoloji odaklı projeler geliştirmek isteyen ancak niteliklerine uygun istihdama erişemeyen yüksek eğitimli kişilere ve hali hazırda kurulmuş Suriyeli KOBİ’lere yönelik tasarlanan programlar da mevcut. Biz 2020 yılında da istihdam ve katma değer yaratan sürdürülebilir işler oluşturmayı amaçlayan, ihtiyaca özel olarak mülteci ve ev sahibi toplum üyeleri için tasarlanan projelerimize devam edeceğiz. Bir sonraki yazıda rakamlarla bu programların yarattıkları etkiye, yaşanılan problemlere ve bu problemlere ürettiğimiz çözüm önerilerine değineceğim.

  1. Bizri, R. M, “Refugee-entrepreneurship: a social capital perspective. Entrepreneurship & Regional Development”, 29(9–10), 847–868, 2017.
  2. 2. “Policy Guide on Entrepreneurship for Migrants and Refugees”, UNCTAD, 2018.
  3. 3. “Hikayenin Öteki Yüzü: Türkiye’deki Suriyeli Kobiler Üzerine Bir Pazar Araştırması”, Building Markets, 2017.
  4. 4. “Syrian Entrepreneurship and Refugee Start-ups in Turkey: Leveraging the Turkish Experience, Final Report”, TEPAV, 2018.