Teknogirişim'i ilk 3 yıl ben de destekledim... Hala da destekliyorum...

Dec 16, 2014

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Teknogirişim Sermayesi Desteği şu andaki haliyle sonlandırılmış gözüküyor ve bu desteğin bir başka versiyonu olan TÜBİTAK 1512 Teknogirişim Desteği ile erken aşamalarda girişimcilere kamu destekleri sunulmaya devam edecek…

Bu desteklerle ilgili olarak çok fazla sayısal veriyle konuşmayacağım, çünkü şu andaki veriler sadece ayrılan kaynak ve yararlanan firma/girişimci sayılarının şehirlere veya sektörlere göre dağılımını içeriyor ki bu bilginin desteğin verimliliği ile ilgili şimdilik bir yol gösterici olduğunu düşünmüyorum. Bu verilere bakılarak “kamu kaynakları boşa akıtıldı” denmesini de yine doğru bulmuyorum. Eğer bu noktadaki argüman “bu kaynaklar daha verimli kullanılabilirdi” ise buna da katılırım…

Bildiğiniz gibi şirketimiz Viveka’yı 2009 yılında Teknogirişim Sermayesi Desteği ile kurduk, 78 firma içinden 1. olarak bu desteği almaya hak kazandık. O zamanki ortaklarım Irmak Özonay, Bilgehan Yurtsever ve Evren F. Emekdaş ile RFID teknolojileri üzerine çalışmaya başladık.

2010 yılında kurduğumuz Teknogirişim Derneği ile de ilk yıl destek alan 78 firma ile 2. yıl destek alan 102 firmayı bir araya getirmeyi amaçladık ve bu amaca ne kadar ulaştığımız da ayrı bir tartışma/değerlendirme konusu olabilir. Şahsi kanaatim bu işi beceremedik, hem diğer teknogirişimciler hem de bu işe kalkışan bizler bu konuda doğru yolu izleyemedik. Nedeni ise; kendi işimize zaman ayırmak her zaman önceliğimizdi… Neyse, konumuz bu değildi…

Dernekleşme süreci sonrası da malum bir çok yerde anlattığımız hikayedeki gibi Viveka evrilerek Ece ve Emin ile bir inkübasyon/kuluçka merkezine döndü, ben de burada çıkar çatışması (conflict of interest) yaşamamak ve yaşatmamak için dernek başkanlığı bırakma kararı aldım. 2011 yılının ortalarına doğru teknogirişimcilerden uzaklaşmaya başlasam da tamamen bağımın kopması 2011 yılının sonunu buldu.

2009, 2010 ve 2011 yıllarında destek alan 450’ye yakın (tam sayıyı hatırlamıyorum, bakmaya üşendim) teknogirişimcinin %70–80’i ile bizzat tanışarak konuşma şansı elde ettiğimi sanıyorum. Ve o insanlara baktığımda kamu kaynaklarının boşa gitmediğini söyleyebilirim.

Desteğin 10.000.000 TL olan bütçesi 50.000.000 TL’ye çıkarılırken dernek başkanı olarak görev yapıyordum ve bu süreç aslında hepimizi çok heyecanlandırmıştı. Çünkü gerçekten ilk 2 sene desteklenen 180 girişimcinin %80’i başarılı olma potansiyeline sahip insanlar gibi gözüküyordu. İşte ilk yanılgılarımız da bu noktalarda başladı;

1) Teknogirişimcilik kavramı ülkede yeni gelişiyordu ve bu kavram üzerinde kimin başarılı olacağını öngörmek oldukça zordu. Hepimiz başarı oranının yüksek olacağına inanıyorduk, yanıldık mı? (Araştırma olmadan yanıldık diyebilir miyiz, ya da yanılmadığımızı iddia edebilir miyiz? Sanmıyorum… O yüzden burada araştırma olmadan bu öngörünün sağlamasını yapmak mümkün değil.)

2) Hızlandırıcı, kuluçka, mentor gibi kavramlar olmadığı için teknogirişimciler olarak hepimiz el yordamıyla yolumuzu buluyorduk. Teknoparkların bu dönemde girişimcilere destek olan mekanizma sayısı sanırım bir elin parmağını geçmez, hatta o kadar bile yoktur. Sadece ucuz kira olanakları sağlıyorlardı…

3) Teknogirişimdeki pazarı/müşterisi olmayan yüksek ArGe niteliğine sahip projelere herkes “Vaaay” dedik, gözümüzde çok büyüttük…

4) İlk 2 senedeki pozitif teknogirişimcileri görünce hem bundan sonrakilerin de böyle olacağına inandık, hem de “pozitif” kavramının ölçümleme için yeterli birşey olduğunu düşündük…

Bu 4 noktayı ana yanılgılarımız olarak not edebilirsiniz, ancak bu noktada kimse de çıkıp; “Bir ölçümleme yapılsın! Şu metodoloji kullanılsın! Destek mekaniması ona göre değiştirilsin, geliştirilsin.” vb. gibi bir şey demedi… 10.000.000 TL’den 50.000.000 TL’ye geçene kadar bu konuda kimse taşın altına elin koymadı veya somut bir eleştiri getirmedi, belki tek tük blog yazıları çıkarabilirsiniz ama işte bütün kıyamet de bu noktadan sonra koptu.

“Teknogirişim’i ilk 3 yıl ben de destekledim…”

Buradaki pastanın büyüklüğünü herkes farketti, bununla birlikte Teknogirişim Desteği’nden yararlanacak yeterli sayıda girişimci bir türlü çıkmıyordu, -ki bunun nedenleri de ayrı bir yazı konusudur- ve desteğin artmasıyla gelen girişimcilerin kalite olarak oranında da düşme gerçekleşti. İşte Teknogirişim şehir efsaneleri de bu noktalarda ortalığa yayıldı…

“Teknogirişimle araba alan girişimci…”

“Teknogirişimle evlenen girişimci…”

“Teknogirişim alan büyük şirketler…”

Ben bu 3 çılgın önermeden sadece sonuncusunun doğru olduğuna şahit oldum. Tabi ki teknogirişim desteği aldıktan sonra evlenen oldu ya da arabasını yenileyen oldu. Bu da çalışıp kendine maaş alan bir girişimcinin kazancıdır, ben de kendi maaşımla Mac aldım sonuçta ;)

Zaten bakanlığa düğün organizasyonu faturanızı veya arabanızın fatuanızı gider olarak sunmanız gibi bir durum söz konusu olmadığını biliyorsunuzdur sanırım… Biliyorsunuz di mi?

Konuya dönersek teknogirişimdeki pastanın büyüklüğü ve bazı hatalarla dağıtılıyor olması bu şehir efsanelerinin yayılmasına neden oldu ve desteğin marka değerini düşürmeye başladı. Ha desteğin hiç mi suçu yok? Tabi ki var, yukarıda yazdım o hataları…

Projeci şirketler var mı? Evet onlar da var…

Ankara’daki girişimciler bu konuda tembelleşiyor mu? Evet tembelleşiyor…

Bu argümanlara itirazı olan da yok zaten ancak bu argümanlarla gideceğimiz yer “Teknogirişim’i ilk 3 yıl ben de desteklemiştim, sonra araya bazı çürük yumurtalar girdi. Bu destek çok kötü, kapatılsın…” noktasında tıkanıp kalır. Bu eleştirileri getirirken bardağın dolu tarafı olduğunu neden hiç görmüyoruz?

Desteğin etkisi ölçümlenmeden arttırılması hata mıydı? Şimdi bakınca hataydı, o gün kimse bunu net öngöremedi. İşte bu yapıcı bir eleştiridir ve bunun sonuna “şu yöntemle ölçümleyebiliriz” getirilmeli. Burada herkes hatayı görüyor ancak hala buna somut önerisi getiren kişi sayısı da çok az…

Desteğin yazılımcıya da makinacıya da elektronikçiye de aynı miktar dağıtılması hata mıydı? Evet hataydı, ancak bakanlık da bunun da farkındaydı sadece bu tür mevzuat değişiklikleri malum konu girişimcilik vb. olunca pek da kolay ve hızlı olmuyor… Bakanlık personeli burada insiyatif alarak girişimcilere alan açmaya çalışsa da bunu yapmaya çalışan iyi niyetli bakanlık çalışanları maalesef görevlerinden alındı. Burada da iyi niyetle teknogirişimciler için çabalayan bakanlık personelini zor durumda bırakan ve “eşekliği baki kalan” teknogirişimcilere selam yollamak istiyorum.

Bardak tamamen boş değil…

Viveka’yı kuralı 5 yılı aştı, 5 yıldır kimi zaman zorlandığımız noktalarda ailelerimizden, arkadaşlarımızdan da destek alarak yaşamayı başardık. 5. yılımızda ise artık çok daha iyi bir noktaya geldik ve şu anda 9.5 kişiye ulaşmış ekibimizle çalışıyoruz ve mutluyuz:) 5 yıldır yaşamayı başardığımız için de artık insanların bize daha farklı bir saygı ve sempati ile yaklaştığını özellikle son 1 yıldır çok daha net görüyoruz. İşte 5 yıl boyunca da tam olarak bunu yaratmaya çalıştık ki bu da ayrı bir yazı konusu…
5. yaşına gelmiş Viveka gibi onlarca teknogirişim işletmesi var, 4. yaşını kutlayan, 3. yaşını kutlayan, yatırım alarak bizden çok çok daha büyük başarılara imza atan teknogirişim işletmeleri var… Bu işletmeleri görmezden gelmemeliyiz…

Teknogirişim’in yazılı olmayan amacı “başarılı teknoloji girişimcisi” çıkarmaktır, oraya başvurduğunuz projeyle başarılı olmak zorunda değilsinizdir, yaşayabilmelisinizdir. Kısa vadede bireysel, orta ve uzun vadede toplumsal, ulusal belki de uluslararası katkı sağlayacak bir teknoloji girişimcisi olmalısınızdır. Teknogirişimcilerin bazıları da bunu başarıyor, başaracak!

Yarattığımız etki (impact) daha yeni yeni ölçülmeye başlayabilir, yaratacağımız etki ise henüz öngörülmesi oldukça güç…
Bunu şöyle göz önünde bulunduralım ilk sene aldığımız 3 girişimcimiz bizimle birlikte geliştirdikleri projelerde başarılı olamadılar, ancak şu anda 3 de başka teknoloji projeleri geliştirirerek işletmelerini kurdular ve Ankara’daki teknoparklarda faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Burada Viveka’nın etkisi var mı yok mu? Teknogirişim’in etkisi var mı yok mu? Buyrun sohbete…

Biz teknogirişim de aldığımız destekten bambaşka bir noktaya gittik, şimdi üniversitelerde girişimcilik anlatıyor, ajanslarla eğitim programları yürütüyor, STKlarla kuluçka merkezleri açıyoruz. Teknogirişim’in etkisi var mı yok mu?

Özel sektörde tohum ve erken aşamada destek veren kimse var mı? Bir elin parmağı kadar belki vardır…

E devlet dediğimiz kavram da bu noktada eksik tamamlamak için yok mu? O zaman tabi ki Teknogirişim gibi destek mekanizmalarını hayata geçirmek zorunda…

Bakın tekrar söylüyorum, teknogirişim asla kusursuz bir destek mekanizması değildi ancak doğru zamanda doğru kurgulanmış (sayılabilecek) bir destek mekanizmasıydı. Ömrünü tamamladı ve rafa kalktı… Bu noktada bu desteğin yarattıklarına saygı da duymayı lütfen unutmayalım, ben bir teknogirişimci olarak bugün girişimciliği de bu kadar çok yerde konuşuyorsam bu desteğin katkısını göz ardı etmememiz gerekiyor.

Tabi ki eleştirelim ki daha iyisini bulalım ama bu eleştiriler bundan daha iyi destek mekanizmaları kurgulamak için yapıcı eleştiriler olsun…

Özetle;

Ülkede rantın, torpilin çıkarın en az uğradığı yer girişmcilik ekosistemi ve destekleri. Bunun nedeni de konuşulan maddi kaynakların küçük olması, burda çok fazla örnek vermeme gerek yok sanırım, yine de kendimi tutamayacağım; 500 girişimciyi desteklemek 1 residence dikmekten daha az kamu kaynağı harcıyor…

Ve aslında girişimciliğin girişimciler ve onları destekleyen gerçek profesyoneller dışında kimsenin umrunda olmaması da bizim sistemimizin ülkenin hala en iyi ilerleyen mekanizması olmasını sağlıyor… Bunu da kabul edebilir miyiz, ne dersiniz? Bu yüzden de bu ekosistemde çoğu zaman çok çalışan, doğru çalışan kazanıyor, kazanacak. (Evet hala umudum var…)
Bugün girişimcilik bu kadar gündemdeyse bu programın katkısını gözardı etmemeliyiz… Evet hatalar vardı ancak yine de başarılı girişimciler çıktı ki hepimiz birçoğunu tanıyorsunuz. hatalardan ders alarak 1512 kurgulandı, bunun da sorunları görülüp başka programlar kurgulanabilir, kurgulanmalı da zaten…

Tohum aşamasında özel sektörü yeterli görüyor musunuz? Ben görmediğim için bu kamu desteklerine bu modelle olmasa da ihtiyaç olduğunu düşünüyorum… Özel sektörü dinleyerek, ölçümleyerek özel sektörün de taşın altına elini koyarak destek mekanizmaları kurgulanmalı! (Bu konuda da bir çok çalışma olduğunu sektördeki herkes biliyordur.)

Not: Teknogirişimi savunma nedenimin siyasi olmadığını beni bilen herkes bilir, doğru yapılan birşeye siyasi olarak aynı noktada olmasak da “doğru” diyebilmeliyiz.