Türkiye ile ABD'yi kıyasla(ma)yın!

Nov 05, 2014

Geçen hafta birlikte çalıştığımız Muhammet, Medium.com’daki blogu üzerinde Türkiye Girişimcilik Ekosistemi Ezberleri adında bir yazı yayınladı. Yazı ekosistemdeki bir çok oyuncuya tatlı sert itirazlar ve karşı argümanlar getiren bir yazıydı. Katıldığım bir çok noktası olan bir yazı ancak Muhammet’in getirdiği önermelerdeki bazı temel noktaları düzelteceğim ve bazılarına da karşı çıkacağım…

İlk önermesi; “Türkiye ile Amerika’yı kıyaslamayın” argümanının yanlış olduğuna dair. Muhammet’in yazıda da söylediği gibi bu argüman Türkiye’de sıkça kullanılıyor ve hatta ben de sıkça dile getiriyorum. Sosyal Girişimcilik yazılarıma bakarsanız bunu daha net görebilirsiniz. Muhammet bu argümanı dillendirmenin yanlış olduğunu anlatırken sözlerine şöyle başlıyor; “Burdaki yaklaşım genelde market büyüklüğümüzü bilelim, dünyayı devirmeyi hedeflemeyelim şeklinde. (haddimizi aşmayalım deniyor yani…)”

İşte benim itirazım tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bu argüman sonrası yazdığı satırlardaki kurulan mantık doğru da ilerlese, insanların “Türkiye ile Amerika’yı kıyaslamayın” söylemi haddimizi aşmayalım anlamında kullanılmıyor… Burada özellikle benim ve benim çevremde gördüğüm insanların bu argümanla kastettiği nokta; inovatif birşey çıkaramayacağımız değil, ülke olarak yolun başında olmamız.

Evet Türkiye ile Amerika’yı kıyaslamayın! Neden mi?

  • Teknoloji biz de hala lüks segmentine giriyor, ucuz ve yaygın değil… Herkesin eşit ve kolay erişimi hala yok…
  • Teknolojik altyapımız hala iyi değil, cloud sunucu merkezleri vb. işleri burada başlatmak oldukça zor. TTNET gibi aslen dönerci olan (bu tabiri ilk kez yanlış hatırlamıyorsam Ekşisözlük’de gördüm) bir internet sağlayıcı bile teknolojik olarak hangi noktada olduğumuzu size gösterir.
  • Türkiye Nest gibi projelere henüz teknolojiyle barışamadığı, henüz yeteri kadar yaygınlaşmadığı için hazır değil. Düşünün internetiniz arızlandığında destek merkezini aradığınızda size söyledikleri ilk 3 talimat;
  1. Modeminizin fişe takılı olduğundan emin misiniz, ışıkları yanıyor mu?
  2. Modeminizin bağlantılarını kontrol ettiniz mi?
  3. Modeminizi kapatıp açar mısınız?
  4. Modeminiz olduğundan emin misiniz? Bir bu soru eksi sanırım… Bu 3 soruyu sorduklarına göre bu durumu sıkça yaşıyorlar ki böyle bir topluma şu aşamada Nest’i anlatmak çok da mümkün değil sanki…

İşin bu kısmı son kullanıcımızın henüz yeteri kadar teknoloji ile içiçe olmamasını anlatıyordu. Bu kısımda ABD şöyle böyle diye anlatıp sizi sıkmayacağım, nasıl olduğunu tahmin ediyorsunuz. Tabi ki ABD’de de kedisini mikrodalga fırına koyan insanlar var ve ABD vatandaşlarının çok zeki olduğunu iddia etmiyorum ama teknolojiyi nasıl kullanacaklarını çoğunluk artık çok iyi biliyor. Misal şu Square kullanım videosu küçük bir Etiyopya restaurantından kahve alırken çekildi…

Şimdi gelelim “Türkiye ile Amerika’yı kıyaslamayın” argümanının startup ve yatırım dünyası kısmındaki durumuna… Burada da durum çok iç açıcı değil biliyorsunuz.

  • Türk girişimcilerin özdisiplini ve birlikte çalışma kültürü yok. Girişimci olmanın özgürce çalışacakları mesai saatleri ve kimseye hesap vermeyecekleri bir hayat olduğunu düşünüyorlar. Orada durumun tam tersi olduğunu görmeniz için Co-Working Space kavramını düşünmeniz veya araştırmanız yeterli. Her sabah insanların bir şirkette çalışıyormuş disiplini ile işe geldikleri, ortak birşeyler çıkarmak için paylaşımdan çekinmedikleri, birlikte çalışma kültürlerini geliştirdikleri ve kod yazmak isteyenlerin sessiz bölümlere geçip çalıştığı yerlerden çokça var. Benim en beğediğim deImpactHub… İnceleyin derim…
  • Yeterli sayıda kuluçka merkezi ve hızlandırıcı programı yok, girişimciler bu programların kendilerine katkılarının farkında değil ve programlardan beklentileri birazcık yanlış. Evet biz de bu işi çok iyi biliyoruz ve yapıyoruz iddiasında değiliz. Sürekli öğreniyoruz, sürekli düzeltmeye çalışıyoruz ama elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
  • Yeterli sayıda erken aşama ve tohum aşaması yatırımcısı yok. Hem melek, hem yatırım fonu konusunda oldukça az sayıda insiyatif alan kişi ve kuruluş var. Özel sektör için gayrimenkul ve inşaat sektörü hala en iyi yatırım aracı… Maalesef ki…
  • Yeterli sayıda ve kaliteli deal-flow/girişimci yok ki bunun temel sebebi de hem erken aşama kaynak yetersiz olduğu için yetenekli girişimcilerin ve geliştiricilerin başta savunma sanayi olmak üzere kurumsal tercihler yapması, hem de üniversite eğitiminin teoriği pratiğe dökebilecek ve böylece iyi geliştirici-girişimci yetiştirebilecek bir müfredata sahip olmaması.
  • Teknolojiye siyasi otoritelerin yaklaşımlarına çok değinmeyeceğim… Merak edenler şu iki videoyu izleyebilir.

Muhammet’in bu ilk karşı çıktığı ezber olan “Türkiye ile Amerika’yı kıyaslamayın” argümanından asıl kasıt da budur. Biz daha çok yolun başındayız ve gidecek çok yolumuz var. O yüzden oradaki hikayeleri, başarıları, geliştirici çalışma koşullarını, hızlandırıcı örneklerini, yatırım başarılarını burada argüman olarak kullanacaksanız lütfen bizim ülkemizin koşullarını ve gerçeklerini gözönünde bulundurun ve yerelleştirin.

Muhammet’in aynı yazıda değindiği 2 ezber daha var. İlki “Whatsapp’ın değerlemesi çok yüksek” diyen bir grup olduğundan bahsediyor. Bu argüman genelde bizim işbilmez girişimcilerden gelen bir yorum. O yüzden fazla üzerinde durmadan o güruh için Ekim Nazım Kaya’nın yaptığı şu algoritmayı sizinle paylaşacağım.

Whatsapp’ın değerlemesi ile ilgili söylediğim tek şey Türkiye’nin en değerli şirketi Tüpraş’dan daha çok değerli olması ve aslında gitmemiz gereken yolu bize göstermesi. Whatsapp’ın değerlemesi fazla değil, hem para da sizin paranız değil, siz rahat olun…

Son ezber de ; “Growth Hacking denen bir şey var!” Bu ezberle ilgili Muhammet’in satırlarına katılıyorum ve en çok desteklediğim nokta da; Growth Hacking diyince anlaşılan en büyük yanlış “0” pazarlama bütçesi ile pazarlama… Growth Hacking de belki pazarlama bütçeniz düşük ama mühendis ve içerik yöneticisi bütçeleriniz aslında hiç de göz ardı edilmeyecek düzeyde… Farkındayız di mi?

Geliştirici ve ürün kalitesi olarak oldukça iyi startuplar mevcut, asıl sorun bu ürünü ayakta tutabilmek, yönetebilmek için ihtiyaç duyulan know-how ve maddi kaynağın yeterli olmaması. Ürünü çıkmadığı için başarısız olan girişimci görmedik, tam aksine ürünü çıktıktan sonra yönetemediği için başarısız olan girişimci çokca gördük… Kısacası, ülkede sahip olduğumuz kaliteli geliştiricilerin hakkını da vermek lazım!

Muhammet yazısında bu ezbere karşı çıkarken diğer ülkelerde çıkan başarılı girişimcilerden bahsediyor. “Türkiye ile Amerika’yı kıyaslamayın” diyenlerin bir çoğu zaten bu iş olmaz, bizden iyi proje çıkmaz demiyor. Aksine çıkar ancak çıkarmak için sahip olduğumuz koşullar ABD ve Avrupa’ya göre çok daha zorlu koşullar. Buradan “The Next Big Thing” çıkmaması için hiçbir sebep yok, çıkarsa da başka bir ülkeden çıkmasından çok daha büyük başarı olur…

Kısacası sahip olduğumuz koşullarımız konusunda ABD’ye göre çok daha zor bir ekosisteme sahibiz bu gerçekle yüzleşerek daha çok çalışmalıyız!