Şımarıklık mı İhtiyaç mı?: Optimizasyon ve Gelecek Trendleri

optimisation Jul 29, 2020

Geçtiğimiz günlerde Peak Games’in Türkiye’den çıkan ilk unicorn olması hepimizi heyecanlandırdı. Konuyu analiz eden güzel bir yazıyı Emin Okutan yazmıştı, okumadıysanız buradan ulaşabilirsiniz. Peki bu sırada dünyada neler oluyor? Hepimiz unicorn’larla ilgili haberleri görüyor okuyoruz. Peki ya gözümüzün önünde olmayanlar? Forbes’da yayınlanan bir makale bu açıdan ilgimi çekti. Makale mevcut unicornları anlatmıyor, önümüzdeki dönem unicornları kimler olabilir sorusuna yanıt arıyordu. Ciddi bir tarama sonunda ortaya çıkan 25 potansiyel firmanın bilgilerine ve makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Madem milyar dolar seviyesine ulaşacak işler bunlar, acaba bize önümüzdeki dönem trendleri hakkında bilgi verir mi? Ben biraz bu taraftan yaklaşmak ve gözlemlerimi aktarmak isterim.

Bu 25 firmadan yazılımın ötesine geçen ve bir donanım da sunan (örn. Mirror) veya içinde fiziki boyutun da olduğu bir hizmet sunan (örn. Eczaneden evinize ilacınızı getiren Capsule) firma sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Neredeyse tamamı bilgi ve iletişim teknolojilerine dayanan, yazılım odaklı projeler. Ve de büyük çoğunluğu işletmelerin sorunlarına odaklanmış ve B2B satış modelini benimsemiş görünüyor. Salt B2C tarafında kalan sadece 4 firma gördüm. Hem B2B hem B2C olabilecek de 6 firma. Dolayısıyla aslında çoğunluğun B2B satışlara ve işletmelerin sorunlarına çözüm olabilecek ürünlere yöneldiğini görebiliyoruz.

Bu Kurumlarla ilgili notlar alırken yaptıkları işi bir iki kelimeyle tanımlamak için aldığım notlarda en çok kullandığım kelime ise optimizasyon oldu. Doğru insan kaynağını bulmak, firma süreçlerini en kolay şekilde yönetmek, iş akışlarını en verimli şekilde tanımlamak, randevu süreçlerini kolaylaştırmak, kontrat süreçlerini kısaltmak, optimizasyonun hedeflediği alanlardan sadece birkaçı. Sayılan firmaların yarısının odak noktası bu. Bu çerçevede her firmanın problem alanını çok iyi tanımladığı ve değer önerisini olabildiğince yalın şekilde ortaya koyduğu da görülüyor. Bir de konular özellikle pandemi döneminin negatif etkilerinden ya olumlu etkilenen ya da pandemiden bağımsız da büyüme potansiyeli olan fikirler.

Optimizasyon konusunun ne denli önemli olduğunu aslında günlük hayatımızda da görüyoruz. Geçenlerde firma içinde üzerine konuştuğumuz bir uygulama ile örnek vereyim. Uygulama size mesaj gönderen, elinizin artık istemsiz gittiği ne kadar uygulama ve web sitesi varsa belirlediğiniz aralık süresince bloklayıp, esas odaklanmanız gereken şeye odaklanmanızı sağlıyor. Normalde sizi gün içinde uyaran çeşitli uygulamaların hepsinin sessize alma özelliği mevcut ve isterseniz kapatabilirsiniz de. Ama zaman optimizasyonumuzu bir aracı ile daha kolay yapabilme fikri çekici geliyor.

Zamanla sorunlu ilişkimizden bir önceki yazımda bahsetmiştim. Yine bu araştırmayı yaparken karşıma çıkan 100ms kuralı da bunun üstüne geldi. Gmail’in yaratıcısı Paul Buchheit’in yarattığı bu tanım web tabanlı servislerde yaptığımız her etkileşimin 100ms’den hızlı olması gerektiğini söylüyor. Ancak öyle olursa bu etkileşimin anlık olduğunu hissediyormuşuz. Bu durumda, bu optimizasyon isteği bir şımarıklık mı? Amazon’un bir araştırması, 100ms üzeri gecikmelerin satışlarda %1 azalma yarattığını, Google’ın yaptığı bir araştırma ise arama yapılırken sonuçların 500ms ortalamayla gelmesinin trafiğin %20 azalmasına yol açtığını ortaya koymuş.

Kulağınıza saçma mı geliyor yoksa anlamlı mı bilemiyorum ama bir gerçek var ki o da şu: kişi düzeyinde de kurum düzeyinde sürekli zamanımızı ve kaynaklarımızı optimize etmeye çalışıyoruz.

Peki bu kazanılan zaman/kaynak otomatik olarak verimlilik demek mi? Bu da bir başka yazının konusu olsun.